“...Bugün araştırma görevlisi olarak işe başladım. Yapmam gerekenleri genel çerçevede yarın öğreneceğim. Uzun bir yolculuk olacak çünkü şifreleme uzmanlık ve sabır gerektiren bir alan. Bazılarının çözülmesi tarihimizi de, geleceğimizi de değiştirdi. Bazılarında sonsuz ihtimal bulunurken tek bir bilgi ihtimalleri tanelere indiriyor.
Bazıları “o” olmadan bir hiçtir, şifrelemesinin varlığına bile ulaşmak güçtür. Peki nedir “o”? “O”’nu ancak o bilir, bilmeden arayamayız. Peki ya arasak, sonsuz ihtimal zinciri. Her bir fikirden sonsuz ihtimal çıkıyorsa hangisi doğrudur?
Çok düşünülesi konu vardır, hepsi birer ihtimaller zinciridir. İşte bu yüzden bu dalı seçtim, matematik bölümünü bitirdim ve kriptolojiyi üstten dersler alarak öğreniyordum…”, en son bunları yazmamdan 13 sene geçmiş. Güzel günlerdi… Artık bu güzellik dünyada kalmadı; bütün ülkeler kritik aşamaya geçmiş durumda. Kimse dışarıdan göç almıyor, birisi hariç: Senzlekes. Kritik aşamaya geçen ülkeler yeni bir savaşın kapıda olduğunu düşünüyorlar, -ki bunu düşündüren de Senzlekes. Dünyaya saldığı ajanları devletlerin bürokrasi dengelerini bozmuş durumda.
Bazıları yakalandı ancak sorgulamaları sonrası nece konuştukları anlaşılamıyor, bu yüzden *tüm* devletler paranoyak halde olduklarından da ötürü halkın seçimlerini engelleme peşinde koşuyorlar. Bu da halkın devletlere olan güvenini sarsmaktadır.
Peki bu ajanlar hakkında ne biliyoruz? Bu konuyu araştırmak için istihbaratın özel bir birimine atandım. Burada birçok bilim insanı var ve bu yakalanan ajanların gerçekten de Senzlekes tarafından bilerek ortaya konulup konulmadığı araştırılıyor, bu sadece bir kısmı; diğer kısmında da dilbilimciler bu ülkenin nece konuştuğunu ve dilin yapısını anlamaya çalışıyorlar. Biz ise burada elde ettiğimiz verileri genel yaklaşıma döküp Senzlekes’in devlet belgelerinden çalınanların ne ifade ettiklerini genel bir yaklaşıma sokmaya çalışıyoruz. Bugün elimize yeni bir belge geçti, basit terimlerin ne ifade ettiklerini simüle eden programımıza aktaracağım, bu işten dolayı askeriye de sıkı önlemler alıyor bunu görüyoruz. Günü gününe ne yaptığımız raporlanmak zorunda çünkü eğer bu kritik aşama diplomasi yoluyla çözülmezse yeni bir dünya savaşına uyanamayacağımızın bir garantisi yok çünkü dilin çözülmesi için sadece bir ayımız var...
Bunu yazarken bir asker yanıma geldi ve Albay Lampford’un beni yanına çağırdığını söyledi. Gittiğimde Leed ülkesinden gelen bazı araştırmacıların da bu konuya dahil edileceğini ve benim bu araştırmacılara önderlik edeceğimi söyledi. Ben de “başımın üstüne” dedim ve bize ayrılmış kısımda neler yapılacağıyla alakalı araştırmacılarla bilgi alışverişi yaptık ve en sonunda ortak bir kanıya vararak iş gücünü ayırmaya karar verdik. Bu konuda bilgisayarların çok faydası dokunacağını umuyorum çünkü elimizdeki bilgiler ışığında; Senzlekes’ten çalınan bir programı kendi bilgisayarımızda çalıştırabildik. Bu programın ne yaptığını biliyoruz fakat algoritmasının nasıl çalıştığını bilemiyoruz, eğer bilebilseydik bütün istihbaratın iş gücünü sırtlamış olurduk gibime geliyor. Tek bildiğimiz bu programın bir girdi aldığı ve bir çıktı döndürdüğü.
Leed’den gelen Sayın Barteens önceden yazdığı bir makaleden bana bir alıntısını okudu, kısaca anlattığı şuydu: Doğrusal bir şifreleme yapılıyor olsaydı saniyesinde çözüyor olurduk; fakat bu bize genel bir sabit üzerinde şifreliyor, yani ne eklerseniz ekleyin sabit uzunlukta bir çıktı alıyorduk. Bu da bana Barteens’e şunu sormaya itti: Sabit uzunlukta bir çıktı bir yerden sonra tekrar edemez midir, bunu 10 yıl önce araştırmama eklemiştim ve birçok dönüt almıştım; evet tekrar edilebilir. Bu, sistemin karakter sayısından tutun da genel sabite kadar birçok durumun karışımından oluşur. Barteens ise bu programın sabitinin çok küçük olduğunu ve bir yerden sonra tekrar edeceğini doğruladı. Bu programa “merhaba”’nın anlamını bildiğimiz bir sözcük girdisi verdiğimizde program bize 12 karakterli bir çıktı veriyordu.
İstihbaratımızdan olan Sayın Paanz çok eskiden eldeki tüm kombinasyonları deneyen basit bir program yazdığını söylemişti, ben de bunun daha karmaşık halini yazıp paylaşmıştım. Ancak Paanz’ın yazdığı program sadece aramakla kalmıyor ayrıca birçok yazı tipini de destekliyor. Bunu 12 karakterli şifrelemede kullanabiliriz diye düşündük, burada ya direkt çıktıyı zorlama yoldan alacaktık ya da tekrar şifrelenmiş haline ulaştığımızı düşünecektik. İlk yol düşündüğümüz gibi gerçekleşmedi; eğer gerçekleşse idi bu kadar ülkenin istihbaratların sabah çay, akşam kahve televizyon izlediklerini düşünürdüm. Evet bazı geri kalmış ülkelerde teknolojiye ve temel bilimlere verilen değer bundan daha da aşağıda olduğundan dolayı çok da şaşırmamamız gerekir. Her neyse, diğer yoldan gittiğimizde elimizde bir bilgi olmadığından bu dilin kuralına ulaşmamız gerekiyor diye düşünüyoruz, çünkü kuralına ulaşmadan hangisinin doğru olduğuna ulaşamayız; ulaştığımızı düşünürüz fakat doğruluğunu kanıtlayamayız; bu da bize bilginin güç olduğunu söyler.
Bugün ikinci gün ve sadece dört saat uyuyabildim, artık rüyalarıma giriyor. Diğer ülkeler tam kapanma yoluna gitti, bazılarında halk isyan etti ve asker yönetime el koydu; yani koymuş, bunu iki ay sonra öğreniyoruz çünkü bilgiye erişim ancak devlet gücüyle mümkün. Gidip ikişer ağır kahve alacağım ve bugün dahil iki gün uyumayacağım sanırım çünkü bunu çözemezsek dünyanın kaderi çok farklı bir yöne kayacak.
Bazıları bu şifre çözüldüğü vakit dünya üzerindeki tüm varoluş adı verilen zaman kapsüllerinin bulunacağını söylüyor, eğer bu zaman kapsülleri varsa ve bunların varlığı bize bu dil aracılığıyla geliyorsa demek ki Senzlekes evrenin ayarlarıyla oynayacak bir oyuncağı bulmuş demektir. Ve bu da bize zamanın farklılaşmasını anlatır, eğer böyle bir şeyi ellerine almışlarsa bu şifreyi çözmemize de engel olacaklardır. Bu konunun varlığını doğrulayabilir miyiz bilmiyorum ancak bu kadar ülkenin içine kapanması ve delilerce bunun sonucuna varmaya çalışmasının altında bu mu yatıyor bilemiyoruz. Her neyse, bugün Sayın Paanz’ın aklına bir fikir gelmiş olacak ki beni bir saat sonrasına yanına çağırıyor. Yanımda sayıklıyordu, ben de rüyamda bu dilin yapısının altındaki şifrelemenin üç farklı katmanda yapıldığını görmüştüm. Ne kadar doğrudur bilemem. Bu dilin yapısı çok farklı; program da bu mantıkta çalışıyor ve şifrelemede girilen verilerin 12 karakterli kısa halini sunuyordu. Her çalınan belgenin sağ alt kısmında da 14 karakterli bir şifre bulunuyordu, sanki 12 karakterliymiş de iki karakteri direkt kırılmasın diye koymuşlar gibime geliyor, bunu takımıma söyleyeceğim ancak bundan önce bunun için bir deneme yapmam lazım.
Sayın Paanz’ın yanına gittim: “Dilin genel kuralını buldum sanırım. Henüz kimseye anlatmadım, bunu sana anlatmak zorundayım yoksa bir şekilde bunu yazıya dökersem buraya gelen görevliler bile çalabilir, nereye saklarsan sakla koklamaları yeter; kağıt kokusu. Kimler için çalıştıklarını biz bilmiyoruz bu yüzden sadece aklında tut… Dilin yapısı itibarıyla sözcükler tekrarlandığında program bize aynı çıktıyı veriyor. Araya başka sözcükler sıkıştırdığımızda ise şifre bambaşka bir hal alıyor. Ama bekle, olayın patladığı nokta şurası: Dilde hiçbir işe yaramayan çöp sözcükler keşfettim, bu sözcükler aynı bir diski sıfırlarla doldurursun ya aynı onun gibi işe yarıyor,
nereye koyarsan koy çıktıyı değiştirmiyorlar. Ancak tek bir yere koyarsan şifre tersine dönüyor: girdinin başı ve sonu. Başı ve sonuna konulursa şifre sanırım anlamsız bir role bürünüyor bu da şifrelemeyi çözmeyi imkansız kılıyor ve elimizdeki belgelerde şunu keşfettim, sağ alt kısmında 14 karakterli bir şifre var ve bu şifre her belgede benzer yapıda, yani hepsinde de ilk 7 karakteri aynı. Bu da farklı iki şifreleme kullandıkları teorisini güçlendiriyor. Burada birçok olasılığı denedim; birçok çıktı aldım ve bir şeyleri yakaladım. İlk ve son karakterlere bahsettiğim çöp karakterler konulduğunda çıktıdaki ilk 4 ve son 3 karakter son 7 karakterle aynı oluyor!
Yani burada bir akıl oyunu yürüteceğiz. Bunu asla Leed’den gelen araştırmacılarla; Albay Lampford ya da Barteens ile paylaşma. Bunu birlikte çözecek ve komplo teorilerinin doğruluğuna göre değerlendireceğiz. Eğer denildiği gibi bir varoluş varsa, her daim karşıtı da vardır diye düşüneceğiz.” dedi, “Sadece sen ve benim aklımda olacak, eğer uyurken sayıklamazsam, verdiklerin umarım çözümü hızlandıracak.” dedim.
Bugün bunun hakkında düşündüm, araştırmacılara bahsetmedim fakat onların da üstünde çalıştığı konuda bir gelişme yaşanmış, şifreleme blok bazlı yapıldığı kabul alınarak ayrıştırıldığında Senzlekes’te konuşulan yerel dilin yapısıyla benzer yapıda benzer cümle yapılarının bulunduğunu bulmuşlar. Bu da bize aslında o dili iyi bilen birisine ihtiyacımız olduğunu varsayar. Burada birçok dilbilimci var ve yapısı hakkında yeterli olduğunu düşündükleri bilgiye sahipler. Bu, bizim için güzel bir haber. Peki bugün verilmesi gerekli rapora bu araştırmayı yazdım, sanırım yeterlidir. Sadece 28 günümüz kaldı, yaklaştıkça panik havası artacak...
Dilbilimciler benzer yapıyı araştırıyorlar, programın dönütleri analiz edildiğinde rastgele verilen bir girdi için direkt girdiyi döndürdüğünü fark ediyoruz. Bu da programın dil kurallarını ve sözcüklerini tuttuğu bir veritabanının varlığı konusunda şüphe uyandırıyor. Sayın Paanz’ın söylediklerini de dikkate alarak bugün kendime tam iki gün veriyorum, önceliğimiz dili çözmek olduğundan belgeler dikkatimi çekiyor; belgeleri dikkatli incelediğimde sağ altta olanı yine görüyorum; 39 farklı belgeyi karşılaştırıyorum, hepsini görsel analiz yardımıyla çıktılarını alıyorum ve şöyle bir şeyle karşılaşıyorum: Tekrar sıklığına göre her 10 karakterde bir fazla olan anlamsız olduğunu düşündüğüm karakterle karşılaşıyorum. Her 13 karakterde bir ise üç karakterli bir diziyi görüyorum, peki bunu programa girdi olarak verdiğimde düzgün bir şekilde çıktısını alıyorum; bu anlamsız olduğunu düşündüğüm dizileri çıkardığımda program her çalıştırdığımda rastgele bir çıktı veriyor. Ben şunu biliyor ve üstüne onlarca makale yazıyorum ki, rastgelelik bir bilgisayar için sürekli değişen veri gerektirir. Bunu da elimizdeki sistemde ancak tarihten alabilir. Zaman çıktısını da yanında yazan basit bir betik yazdım, bunu çalıştırıyorum ve her yapışta doğrusal arttığını görüyorum, bunun bir kuralı var ve ben bunu şu an çözüyorum. Peki bu kural nedir? Öncelikle bu dil farklı bir alfabeyle yazılmadığını biliyoruz, bu yüzden elimizdeki karakterler genel bir standarta göre kodlanmıştır, bu standarta göre karakter dönüşümü yaptığımda her beş ardışık tarih dizisinde aynı çıktıyı alıyorum. Bu çıktıyı da tekrar programa girdi olarak veriyorum ve gördüğüm şey beni etkiliyor…
Program o noktada bana hata veriyor ve hatanın programın neresinde olduğunu söylüyor, bu gerçekten çok kritik bir hata! Hata tam olarak program şifreleme karakterleri haricinde tutulan bir veriyi girdi olarak aldığını söylüyor. Bu hatanın kritik noktasını da biraz düşünüyorum ve kullandığımız klavye geliyor! Bu klavyedeki karakterler dünya standartını destekliyor ve genel karakterler dışında bir karakter girmenize izin verilmiyor; bu standartı Senzlekes de destekliyor - bildiğim kadarıyla - bu da bize Senzlekes istihbaratının yaptığı büyük hatayı gösteriyor. Program farklı karakterleri işleyemiyor.
Canlılar arası anlaşma karşılıklı ortak bilgiler aracılığıyla gerçekleşir,
bu bilgiler olmadan karşının ne anlattığını ya da ne yapmaya çalıştığını anlayamayız çünkü bilgi zihnimizde bulunmaz. Diller de böyledir, bir dili öğrenmeniz kendi dilinizi çok iyi bir şekilde bilmenizden geçer. Dilinizi iyi bilmeniz başka dilleri de o seviyede öğreneceğinizi garantilemez ve hatta hiçbir zaman o dilde kendi diliniz gibi düşünemezsiniz, sebebi de ana dilinizin zihninizi kontrol altına almasındandır. Hareketleriniz, anlayışlarınız, yaptıklarınız, yapacaklarınız, kontrolleriniz, fikirlerinizi belirtme sıranız dahil birçok şey ana dilinizin yapısıyla genel olarak bağlantılıdır. Başka bir dili öğrenmeniz sizi sizden farklı kılar, önceliğiniz yapısı farklı bir dili tanımak olursa zihniniz öncelikle ona savaş açacaktır; sebebi de farklılığın ana dilinizi de değiştireceğini düşünmesindendir. Bunları anlatmamın sebebi canlıyla programın farkını açıklar, anarşist bir program kişiliğe bürünürse canlı olur; sorgularsa insan olur. Farklı bir girdi geldiğinde kural tanımlanmamışsa insan bunu öğrenmeye çalışır ya da kaçar; program sadece kaçar, insan da aslında kurallar yığınıdır, genellikle kimse kural dışına çıkmak-rahatını bozmak istemez değil mi?
Her neyse, bu dilin yapısındaki kelimelere erişmek zorunda değiliz; sadece hata döndürdüklerinde dilde böyle bir sözcüğün olmadığını gösterebiliriz;
kısaca kümede çok olanı aramaktansa toplam durumdan az olanı çıkarabiliriz ancak bunu yapmak bizi kritik bir duruma sokar; bulacağımız dili hangi referansla anlayacağız? Ana dillerini mi kullanacağız, gayet mantıklı geliyor kulağa nedenini soracak olursanız zaten yapıca Senzlekes’in yerel diline benzemektedir. Bu dili bilen dilbilimcilere önceden yönelttiğim bazı yapıları inceledim. Bunun sonucunda Paanz’dan kendisinin oluşturduğu yapı düğüm programının çıktılarını istedim. Dildeki bulabildiğimiz tüm sözcükleri taradım, sözcüklerin genel oluşumunda bir kurala rastlamadım fakat en çok kullanılan karakterlere baktığımda sert ünsüzlerden meydana geliyor; bunu genel bir ifade biçimine sokarsak oluşturulabilecek olası sözcükleri programa tek tek atıp hata verip vermemesine göre öyle bir sözcüğün varlığını anlayabiliriz. Eğer yoksa programda bulunan hata bize programın hangi yerine hatanın oluştuğunu söyleyen bir çıktı gönderdiğini bildiğimizden dolayı onları da sözcüklerin yanına ekleyeceğim. Tüm çıktıları almam yaklaşık iki günümü alacak; yarın da burada olduğumdan dolayı burada yatacağım, kaç gün kaldığının bir önemi yok; diğer devletlerin neler üzerinde çalıştıklarını merak etsem de onların istihbaratlarının bizdeki kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum bu yüzden elimde bulunan belgeler aslının kopyası niteliğinde ve arşivlerde özel şifrelemelerle saklanıyor; bunu biliyorum çünkü önceden de istihbarat için çalıştım. Şimdilik şu küçük odadan çıkıp araştırmacıların ne yaptıklarını inceleyeceğim, ayrıca elimdeki bazı bilgileri de onlarla kısıtlı olarak paylaşacağım… Sayın Barteens beni çağırıyor, yeni bir bilgi bulduğunu düşünüyorum:
“...Şifrelemede sistemden alınan bir çevre kullanılıyor, çevreden kastım sistemdeki genel değişkenler… Programı analiz ettiğimde her çalıştırmamda bir değişken atıyor; onu değiştirdiğimde verdiği çıktı tamamen değişiyor; boş bıraktığımda ise dümdüz aynı girdiyi alıyorum, sence de bu işin içinde bir kolpa olabilir mi? Belki de savaşa hazırlık için bizi oyalıyorlardır?” dedi bana, “Söylediğini uygulamalı olarak bana gösterebilir misin?” dedim; programı ve analiz programını açtığında dediği şeyin gerçekten olduğunu gördüm, ve buna karşılık: “Beni mazur gör fakat bu zaten bildiğimiz sabit. Ayrıca program içinde bulunan standart karakterler dışında bir girdi aldığında hata veriyor. Bunu bu tarz bir sistemde deneyemezsin, onlar da bunu istiyor.” dedim. Kendisine konuyu biraz daha özetlediğimde yanlış yoldan gittiklerini anladılar ve kendilerinin takım lideri olduğumdan dolayı genel bir şablon çıkarmak durumunda kaldım;
bu şablonda bizim ana amacımıza olabildiğince erken bir şekilde ulaştıracak bir hizmet için gerekli çalışmaların bugün itibarıyla başlatılacağını gösterdim. Böylece istihbaratın yeterliliklerini de sağlamış olacağız…
Çıktıları aldım ve görünene göre nelerin olmadığını artık biliyoruz, bunu Sayın Paanz’a da bir kopyasını verdim ve bunu sadece aklında tutamayacağını belirttim; karşılamayan olasıklar beklediğimden fazlası imiş; Peki burada akıllıca ve doğru bir şey yapmak istersem, ne yapabilirim? Sanırım bunu elimizdeki verilerle bulabilmemiz zor; çünkü elimizde sabit bir veri var ve bu verinin ne olduğuyla alakalı belgelere sahip değiliz… Hayır belgelere sahibiz! Bu mükemmel bir şey!
Bunu nereden buldun Sayın Laan? “Bir kitabın arasında buldum, önemi nedir?” dedi,
“Önemsiz, bunu alıyorum.” dedim; kendisi şaşırdı ve “Demek ki bir değeri var ki bu kadar şaşırıyorsun dedi.”; “Sorgulamana değecek bir şey değil” dedim, arada bir arkasına bakarak yoluna devam etti. İşte bu belgenin aynısı bizde var fakat bu sefer kendi dilimizdeki halini bulmuş oldum, bu da çevirebileceğimizi düşündürüyor. Bunu henüz takım ile paylaşmayacağım. Kitabın arasında bulmuş nasıl bulduğunu bilmiyorum fakat bunu da araştıran birileri var gibi görünüyor ve bu dilin kırılmış olabileceğini düşündürmüyor değil. Her neyse, bu belgeyi uzun bir süre inceleyeceğim; lütfen beni yalnız bırakın Sayın Gennl, gereği neyse öderim…
Sayın Gennl’ın uzaklaştığından da emin oldum ve belgeleri teker teker incelemeye başladım; ilk belgenin orijinale yakın kopyası elimizde mevcut; ne kadar fazla belgeyi eşleştirebilirsek o kadar fazla sözcüğün karşılığını buluruz. Eşleştirme mantığı çok basit bir temele dayanıyor,
sağ alttaki şifrenin ilk yedi karakteri sabit; son yedilerini eşleştiriyorum ve bir sonuç yakalıyorum: bazılarının sekizinci-dokuzuncu-onuncu ve on birinci karakterleri de sabit; ya bu şifre tarih belirtiyorsa diye düşündüğümüz vakit bunu olası duruma eklemek durumunda kaldım. Eşleşmeleri tamamladığımda sırada dilin yapısının yerel dille bağıntısını bulmakta… Orasını dilbilimcilere soracağım ayrıca rapora da bu soruları ekleyeceğim. Bu konuda bilmediğim birçok gizem var ve bu gizemleri araştırmak da en önemli kısımlarını gizli tutmak da benim elimdedir ancak görebildiğim bazı kelimelerin yerel dildeki karşılıklarını görmek gerçekten zor değil; bunları temellendirdiğimiz vakit tek elimizde kalacak olan siyah kağıt belgeleri çözebilmek; onlar henüz elimizde değil, istihbarat sır gibi saklamakta. Onlara erişim ancak dili çözmekle mümkün gibi görünüyor. Peki dilin özel ayrıntılarını anlatacak mıyız? Amacımız nedir? “Amacımızı sana anlatacak değilim, kendin de ne yapacağımızı biliyorsun. Bu bilgiyi satacağız ve varoluş hapını üreterek varlığımıza geri döneceğiz, bu şekilde paraya para demeyeceğiz, nasıl bölüşeceğimiz bana kalsın!”. Bu söylemlerin sözleşmemize ters değil midir? Değilse dahi siyah kağıt belgelerini nasıl bulacağız? “Orasını bana bırak, bulduğumuzda hem biz hem de istihbarat kazanacak.”. Varlığına geri döndüğünde istihbarat böyle bir olayın olduğunu bilmeyecek ki? “Geçmişe dokunursan geleceğini yakarsın; yaptıklarımı yaparsan tarih yazacaksın, bunu unutma.”. Tüm bu söylemlerin öncesinde siyah kağıdı istihbarattan nasıl alacağına göre bir aksiyon alacağım. Eğer gerçekten alabilirse, sanırım istihbarat içinde derin bir istihbarat zinciri kurulmuş olur. Önceliğimiz dili çözebilmektedir… Raporda araştırmacıların yaptıklarından da değinerek günü kapatıyorum. Az uyuyor olmamdan şikayetçi olan eşimden de ayrı yaşamak zorunda kalıyorum, bu durumun kötü yanı da bu. İstihbarat servisi kendisine yapılanla alakalı bir bilgi verildiği taktirde sonun başını başlatabileceğim riskinden de bahsetti. Zaten konuyla bir alakası olmayan bir moleküler biyolog kendisi. Alanıyla alakalı kendisinden güzel şeyler öğrendim de kendisine öğrettim de; şifreleme dalıyla alakalı bir bilgi paylaştığımda genler arasında bir ilişki olduğundan bahsettiğini iyice hatırlıyorum…
Yaklaşık yirmi gün geçti, bulduğum her şeyi anlatacağım.
Sayın Paanz bana bunları söylediğinde kendisinin yalan söylediğini sanardım; fakat bugün bana simsiyah bir belge getirdi, üstünde beyaz ve siyah karalamalar belli oluyordu ancak üstünde tam olarak bir şey bulamadım ve bunu özel ışık altında inceleyebileceğimi söyledim, kendisi de buna eşlik edeceğini söyledi. İncelediğimizde gerçekten de renk skalasında bazı renkler için bazı yazılar olduğunu gördüm ve bunları deftere not ettim; en son defteri kontrol ettiğimde gerçekten de elimizdeki programla örtüşen ve hata vermeyen bir belge bulmuş!
Bu belgeyi nasıl buldun? “İstihbarat benden sorulur; bu, belgelerin kopyası değil; aslı. Bu yüzden dikkatli ol, kopyasını çıkarmaya çalıştığın an sahte para basmaya çalıştığın an aklına gelsin; ikisi de benzer teknolojiyi kullanarak çalıştırmıyor kopyalayıcıyı. Ancak sensörü çıkarırsan olabilir ama o zaman da kağıdın özel mürekkep karışımı kopyalanamadığından çıktı simsiyah oluyor; Nasıl bulduğumu bunu çözdükten sonra anlatırım.”. Pekala, ancak burada bir sorun var; defterdeki sözcüklerin arasında bazı çöp sözcükler bulunuyor;
bunlar şifrelemeyi ayarlayan diziler olarak düşünülmelidir. Bunları ayırmak uzun sürmez, bugüne bitirebilirim. Sonrasında dilin cümle yapısıyla alakalı genel bilgiye erişiriz, peki Sayın Paanz, elinizdeki tek belge bu mu? “...Hayır, ancak hepsini bir anda aldığım vakit neyi koruyacaklar, biliyor musun?.. İşte bu sebepledir ki, bununla işin bittiği vakit yenisini çalacağım; büyük bir risk ama buna değer.”.
“Neyi koruyacaklar, boş; demir yığını kasayı mı?”.
“Nokta atış.”…
Ayırmak iki saatimi aldı, ne anlattıklarını henüz bilmiyoruz. Paanz büyük bir risk alıyor fakat getirisinin de ne kadar büyük olduğunu biliyorum bu yüzden kesinlikle değer…
Paanz yeni belgeleri getirdi, hepsini benzer prosedüre sokup çıktılarını aldık… Peki sırada ne var? Şu an istihbaratta araştırmacılarla birlikte görev yapan dilbilimci Lenon’u istihbaratın haberi olmayacak şekilde bulunduğumuz bölgeye aldık, kendisi yerel dili bildiğinden dolayı çıkarttığımız verilerin ne anlattığını kendisine anlattırmaya çalıştık. Bunun sonucunda Sayın Paanz kendisine rüşvet teklif etti. Lenon bunu başta kabul etmedi fakat ailesinin bulunduğu zor durumun da farkında olmasından ötürü kabul etmek durumunda kaldı. Peki bu belgeler ne anlatıyor Sayın Lenon? “Öncelikle bunu siz nasıl buldunuz, bunu sorabilir miyim?”. Belge konuşur, biz sadece veriler arasındaki bağıntıyı çözmeye çalıştık - Paanz sözümü keser - “Ne olup olmadığı seni ilgilendirmiyor Lenon, rüşvetimize sadık kalırsan sen kazanırsın, şimdi lütfen yazanları yorumla.”. “Anladığım kadarıyla siz istihbaratın aylarını seferber ettiği olayı çözmüşsünüz çünkü burada… Ne. Ayın 29’unda yani istihbaratın bu dili çözmesine verdiği ayın son gününe tekabül eder ve sanırım burada ayın 29’unda dünyanın belirli bölgelerinde tutulan varoluş maddesinin patlatılacağı belirtiliyor, bu bölgelerin bazıları sınırlarımız içinde! Bunu er ya da geç istihbarata belirtmekle yükümlüyüm!” diyerek kaçtı. “Neden kapıyı kilitlemedin ahmak herif!” dedi, hemen doldur çantayı kaçıyoruz. Az sonra beş yıldız seviyesinde aranacağız… Hızlıca belgeleri siyah çantaya atıyorum. “Ekotelsiz, sesimi duyuyor musun, şifre 1331; şifre 1331. Hemen buraya bir araç getirin şifre çözüldü. Hemen buraya araç getir, ne duruyorsun ahmak herif!”.
İyi ki ona sadece yarısını vermiş ve ses kaydını almıştım. Hemen o lokasyona gidiyoruz, hemen! “Şu silahı al, kalem her zaman oynamaz. Koruman lazım kendini.”. Tahta zeminin altından bir geçit var, oradan çıkabiliriz.
Kapıyı kilitliyorum… Hemen kaç. Hemen. ŞİMDİ… Geliyorlar… Ah, ayağım! “Ayağına ne olduğu önemli değil sağ kapıdan çıkacağız, koş!”. (Sağ kapıdan hızlıca çıkarlar, istihbaratın durumdan haberi artık vardır.). “Fridgey beni duyuyor musun, Fridgey beni duyuyor musun?”. Lanet olası ekotelsizin çalışmıyor mu..?
“...HEMEN ORAYA GELİYORUZ”.
İstihbarat şu anda bizi arıyor olmalı, ne dersin? “Lanet olsun derim ben.”. (Fridgey’i göstererek) “Geldi, orada! KOŞ!”.
(Araca binerler, Paanz yeni lokasyonu gösterir) “Bu bir hazine dostum, bunu çıkarmak için yaklaşık 6 günümüz var. Ve sonucu bizi varoluş hapına götürecek ve geçmişe döneceğiz ve onlara bu bilgiyi satarak kahraman olacağız ve şu anda illegal olan her şeyi legalleştirmemizin tek yolu bu!”. Beni nasıl bir pisliğin içine attığını bilmiyorsun dostum! “Her şey senin kararındı; bulmak veya bulmamak… Sen seçimini yaptın, kalanına karışma!” dedi Paanz, artık bundan sonrası böyle… (O sırada aracın radyosundan haberler anlatılır) “Radyo Günbatımı son dakika gelişmeleriyle karşınızdayız. İstihbarat çalkalanıyor, istihbarattan çok gizli bilgiler çalındığı öne sürülüyor…”. “Hadi canım, baksana şu işe”. (Radyo devam ediyor) “...Bu bilgilerden en kritiği şifrenin çözülmüş olma ihtimali… Bu durum dünya tarihini değiştirebilir mi? İstihbaratçıların elinden kaçarak kurtulan dilbilimci Lenon’a soracağız… Ne yaşadınız, biraz anlatabilir misiniz? ‘...Ne büyük bir nimettir ki kapı açık idi, Tanrıma şükürler olsun ki kapı açıktı… Ya kapı açık olmasaydı, silahları vardı…’. Peki bu kişiler tam olarak kimdiler ve sizden ne istediler? ‘Siyah bir belgenin yerel dile aktarılmış halini bana verdiler ve çevir, rüşvet veriri… Ah pardon demediler öyle şey! Deseler de kabul etmezdim zaten, ben asla beni zulümden kurtaran bir devlete asla ihanet edemezdim…’”. “Kesin öyledir, değil mi?” dedi Paanz, kesinlikle rüşveti kabul etmemiştir… Kesinlikle… Hahaha! “Hahahaha!”… “Her neyse, ne kadar kaldı Fridgey?”. “Şu an kenara çekip aracı boyayıp plakayı kapatmazsak 5 dakikamız var; kalanını demirler arasında geçirirsin.”. O zaman en mantıklısı çekip boyamak.
“Maskenizi takın.”.
“O iş bende.”. Aracı boyuyoruz ki araç fark edilmesin, bunu da boyayı bagajda tutan Fridgey’e borçluyuz sanırım.
“Sus ve hallet, iki saniyen 60 yılımızı alacak.”…
(Araç boyanmıştır ve yolun yarısında polislerin kontrol yaptığını görürler)
“Lanet olsun ne yapacağız?”. Hiçbir şey, sadece bağajların içine saklan ve nefesini tut…
(Polis konuşur) “Belgeleri kontrol amaçlı alabilir miyim?”. (Uzatır) “Biraz bekleyin lütfen.”… “Kontrol tamam, geçebilirsiniz.”…
“...Mükemmel”. Gerçekten de öyle, sanırım sadece istihbaratın değil, devletin de açığını bulduk. “İstihbarattan belge çalabilen adamın bunları yapabilmesine şaşmamalı. Değil mi Paanz?”.
“Evet Fridgey gerçekten de öyle!”. (O sırada Paanz orada ne yapacaklarına dair planlarını hazırlar: “Peki ya oradaki bombalar? Onları imha mı edeceğiz?”.
Hayır, 4 günde ne kadar varoluş maddesi çıkarabilirsek o kadar hap yapacak ve umarım ki birlikte geçmişe dönerek geleceği şekillendireceğiz ancak bu çok tehlikeli olacak. Eski sen’i öldürürsen; yok olursun. Varoluştan fazla içersen daha da geçmişe gidersin; işte bu yüzden ülkeler bunu istiyor. Her şeyi manipüle edebilme gücü… Ne yazık ki dünyada belirli yerlerde var ve kömüre benzediği için kömürle karıştırılıyor. Bu da onları aşırı kömür üretimi olan bir ülkede değersiz kılar. Bombalar diye bir şey aslında yok, bombadan kasıtları bu maddeye aşırı ısı enerjisi ve basınç aktarıldığında kendiliğinden patlıyor ve ortama bir nükleer bombadan daha fazla hasar verebiliyor. Bunun karşıtını bulmak zor, fiziksel olarak rastlanması için öncelikle normalinin tanımını düzgün yapabilmemiz gerekir ki elimizdeki bilgiler de ne yazık ki bunu veremiyor. Devletlerin dahi açıklamakta güçlük çektiği bir madde, hatta bazı felsefeciler bununla alakalı çokça hipotez ortaya atmışlar. İşte Senzlekes’in yapmak istediği de bu, basınçla ve ısı enerjisiyle patlatacaklar ve bunun için 6 günümüz var. Bunu olabildiğince gizli yapmalıyız, bunun için bu maddeyi nasıl çıkartacağımıza dair bir planın var mı? “Tabii ki var. Bendeki bağlantılar sizi her yere götürür. Nasıl siyah belgeleri çaldığımı da buradan hesap edersin.”.
Mükemmel.
Olabildiğince küçük haplar halinde tutmalıyız; çaldıklarımızda da bunun oranı var, bir şekilde çevirebildim sözcükleri. Yaklaşık pi sabitinin dörtte biri kadar. “Ee irrasyonel, nasıl rasyonel sonuca ulaşacağız?”. Yakınsayacağız Paanz, yakınsayacağız; ancak bende o kadar hassas tarzı olmaz. “Bendeki hassas toplar, onları hassas tartar”.
Lütfen o muhabbete girme, Paanz…
“Peki zamanda geriye gidince ne olacak?”. Olabildiğince geriye gideceğiz, ta ki Senzlekes’in başkanı ülkemize politik ziyarete gelene kadar… “Ona ne yapmayı planlıyorsun?”. Bu varoluş maddesinin tüm planları kendisinin başkanlığı süresince ortaya çıktı, bizzat kendi açıklamasından da bunu teyit edebilirim ancak bu işin bir de görünmeyen yüzü var Paanz, bu yüzden sana diyeceğim iki şey var; büyük bir binanın çatısında, aracından inerken bir olay yaşanacak ya da kameralar… Kameralar aracılığı ile yapacağız... Kendisinden sonra başkan olarak çocukları geçecek çünkü karısı yönetimi devralmayı istemiyor çünkü kendisinin başına bir şey geleceğinden korkuyor; ayrıca kendisi için iyi bir karar verdiğini düşünüyorum. Çocuklarının ikisini de kolayca manipüle ederek daha fazla veriyi kaçırabiliriz Paanz; biz bu ülkenin çıkarını düşünüyoruz;
bizi istihbaratın yakalaması demek kendilerinin ve Senzlekes hariç bütün ülkelerin yok olması demektir. Bunu henüz göremediler çünkü kendileri aslında uygun bir istihbarat düzenine sahip değiller Paanz, bundan dolayıdır ki hükümet de istihbaratın fütürsuzca kaynaklarını harcadığını düşünerek giden bütçeyi kıstı.
Vardığımızda yapmamız gereken ilk ve tek şey ortalığın nabzını ölçmek ve bölgeyi adamlarınla ele geçirmek olacaktır.
“Kesinlikle doğru yoldasın, ne kadar kaldı F...Fridgey?”.
“Az kaldı Sayın Paanz, sizi endişelendiren nedir?”.
“İstihbaratın bizi arama düşüncesi kafamı tırmalıyor. Soytarı dilbilimci Lennon’un hayatını kurtarmak istemiyorum.”.
Onun için ayrı planımız olacak, aracı arasalar da bulamazlar hava karanlık; aracımız siyaha boyalı… İstihbarat henüz olay yerini inceliyordur, yapabilecekleri hiçbir şey yok. Şu anda ülke içinde bulunuyoruz fakat aslında gittiğimiz bölge de-facto bir bölge, sadece ülkemiz tarafından tanınmakta. Bu yüzden gidiyor olduğumuz bölge düşünecekleri en son yer… Biraz uyku bize şart oldu artık… (Yaklaşık 4 saatlik yolun ardından uyanırlar) Sanırım geldik. “...Geldik sanırım doğru mu bu Fridgey?”. “Kesinlikle.”. Ne kadar büyük bir arazi ve terk edilmiş bir fabrika. Yoksa… “Evet eskiden burayı ‘kömür madeni’ sanarak maden çıkartmaya çalışırken basınç ve ısı enerjisinden dolayı patladı ve en son burayı kapattılar ve davanın üstünü örttüler.”. Peki bunu neden yaptılar Paanz? “Bunu bilemiyorum ama burada 5 gün içinde yarısını çıkartırız gibime geliyor.”. O zaman ekotelsizini buraya yönlendir. “Zaten onu yapacaktım.”. “Ekotelsiz… Şifre 1331. Şifre 1331. Beni dinleyin, acilen alana gelmeniz gerekir.”. (O sırada ekotelsizlerin istihbarat tarafından sinyallerinin saptandığı bilinmektedir) O sırada ben de etrafı göz gezdireyim… Bunlar da ne böyle, her tarafı paslanmış bir hangar kapısına dönmüş…”Sen içeri gir ve biraz göz gezdir, burayı nasıl kazabileceğimize dair ufak bir bilgi bile yeter.” dedi Paanz, tabii!
İçeriyi incelediğimde gördüğüm kadarıyla ve emin de değilim fakat ana cihaz patlamadan etkilenmemiş; bunu ancak basınç alt biriminin sertliğini azaltarak halledebiliriz; böyle bir makineyi çok önceden kullanmıştım o yüzden aşinayımdır.
“Mükemmel bir edinim. Peki planlarımı al, en güvendiğin yerine tut.”.
Pekala…
“Sayın Lanz ve Sayın Ian, geldiyseniz sizi şu ana kadar ele geçirdiğimiz en büyük fabrikaya çağırdım. Burada olmanızın sebebi donanım eksikliklerini çözmeniz olacaktır, lütfen şuradan buyrun.”… “Burada çok kritik bir arıza varmış gibi görünmüyor, küçük bir onarım yeterli olacaktır.” dedi Lanz. Kapıların aşırı pastan dolayı kapanmamasına karşın ne yapılabilir? “Orayı özel solüsyonumuz ile bastırırsak pasları söker.”… Artık varoluş maddesini çıkartacak tüm yetkinliğe sahibiz. (Çalıştırma butonuna basılır) “Mükemmel. Sence de öyle değil mi Fridgey?”. “Evet Paanz bence de öyle… Görmüyor musun çıkanları…”
Çıkan madde kömüre benzeyen; kristal yapıda, toz haline getirmenin kolay olduğu fakat basınca karşı çok hassas bir madde. Varoluş kristali. Kendisini toz haline ezerek getirmek çok tehlikeli bu yüzden yüksek frekanslı dalgalar ile kıracağız. Bunu da fabrikadaki titreşim motorunu son hızda çalıştırarak yapıyor olacağım…
Yaklaşık dört gün on beş saatimiz var; ilk giren ilk çıkar. İlk çıkan da kalitesizdir fakat iş görür… Bunu çalıştırdım ve ortalığı inlettim! Haznede toz haldeydiler! Şimdi bunu pi sabitinin dörtte birine nasıl böleceğimizi tartışmalıyız. En mantıklısı sabiti üç almak olacak. Buna göre her pi sabitinin dörtte biri kadar varoluş kristali yutarsam o kadar gün geriye gideceğim ve bu sadece zamanen ve bedenen olacak. Bu, bize Tanrının bir armağanıdır; bunu çok güzel kullanacağım.
Tabii burada sabiti üç almamızdan kaynaklı bir sapma olacak ama olsun o kadarcık!
“Peki bu kadar toz yeterli mi?” dedi Paanz. Biz kristalleri çıkarmakla meşgulken, fabrika aşırı derecede gürültü ve zehirli varoluş gazı çıkarıyordu. Bu varoluş gazını içine çeken kısaca kafayı buluyordu! Biz bunu tartışırken dürbünle bakan Lanz o sırada yaklaşan bir askeri helikopter ve aracı fark etti, Fridgey ve Lanz bildirdi. “Yakınlarda helikopter ve siren sesleri duyuluyor işinizi çabuk halledin. Buraya gelirlerse sonumuz hazır olur.”. Çok az kaldı… Bitmek üzere…
“Askerler buraya doğru geliyorlar, hemen halledin. Lanet olsun! Kapıyı kapatıyorum!”.
Helikoptere karşı bir çözüm değil! “Aşırı hızlandılar! ÇABUK!”. (Kapı araç tarafından dağıtılır, içeri askerler girer) “Hangi lanet olası adam yerimizi biliyor?”. (Silahlar ateşlenir, yeterli uyarı atışı yapıldıktan sonra helikopter girer; askerler bağırır) “Çaldığınız bilgiler artık bize doğrultulmuş bir silah amacı güdemeyecek. Burası mezarınız olacak. Ya teslim olursunuz ya da toprağa gübre olur çıkarsınız… BU SON UYARIMIZDIR!”. (Silahlarla bir süre dayanmaya çalışılır) Mermilerimiz bitti, şarjörler boş…
“Fridgey nerede?”.
O kaçtı Paanz, o kaçtı…
Nasıl bir deliğe düştük biz?
Boşver onu, çıkanlardan ne kadar var, ikimize yeter mi?
“Fazlaca yeter, yutmaya başla; yoksa sonumuz olacak”.
Buraya zaten gelemezler, varoluş gazı onları bayıltacaktır.
“Maskeleri varsa?”
Bunu düşünecek vakit gerçekten yok Paanz hadi, iç şunu:
Yavaşça bayılıyor gibi olacaksın-olacağım…
“Bunu nereden biliyorsun, hiç içtin mi?”.
Siyah belgelerden çevirdim. (İçtiler ve geçmişte otuz gün öncesine “varoldular”).
Ne yaptıklarını biliyorlar, nerede olduklarını hatırlıyorlar; her şeyi tekrardan yaşıyorlar. sabiti üç almamızdan ötürü biraz sapma yaşandı, ancak gelecekteki hallerine ne olduğunu bilmiyorlar.
Paanz iş arıyor, ben ise anne yadigarı uzun namlulu tüfeğimi o gece için saklıyorum.
Senzlekes’in diplomasi için ülkemize gelmesi ve rastgele uygun bir apartmanın çatısından anne yadigarıyla kafasından iki kere vurularak öldürülmesi için tüm şartlar uygun gibi duruyor;
hava durumu karanlık, kendisini görebilmem için gerekli dürbüne de sahibim. Oraya bir tekniker olarak girme durumu da olabilir, yaklaşık dört gün var; gereken plan yapıldı ve güvenlik şirketi güvenlik personeli arıyor. Bu, kolay yoldan içeri silah sokabilmem demek fakat vurduktan sonra kimliğim açığa çıkacağından dolayı da gereksiz risk içeriyor. Aksiyon filminde değiliz, varoluş hapı saniyesinde aktif olamıyor bu da kritik anlarda zamanda geriye yolculuk yapmamıza engel olan nedenlerden birisi. Bir diğer yol oradaki kamera sistemlerine barut ateşleyici fişek entegresi sağlamak. Bu, büyük ihtimalle en temiz yol olacaktır çünkü gerekli siber güvenlik ve kriptoloji bilgisine sahibim; gördüğüm ve yaşadıklarım üzerine konuşmam gerekirse kullanılan kameralar yaygın bir tip kamera olduğundan dolayı birçok güvenlik açığı mevcut;
bunlara erişim basitçe karşıdaki cihazı taklit eden verilere sahip bir istek göndererek gerçekleşebiliyor. Bunu denememiz gerekir; bunun için elimizde bulunan vericiye uygun bir sürücü enjekte ettim daha sonra gerçek bir cihazın verilerini kopyaladım ve kendisi sanki bir güvenlik kamera imiş gibi diğerlerine bağlanmış oldu. Bunu, güvenlik kamerasında veri şifrelemesi olmamasına ve vericinin kameranın bağlı olduğu sistemde uzaktan kod çalıştırabilmesinden kaynaklıdır. Kameralar hareket edebilir. Orada çalışan birisine rüşvet vermeye çalışacağım ve belirtilen cihazı benim için takacak, bunu yapması için tanıdığım bir ahmak var; Rinn Patkinson. Kendisi bu bölgede sürekli iş değiştiren birisi, burayı da bilir… Ona söyleyeceğim, bu da tamamsa artık tüm koşulların sağlandığını söyleyebiliriz. Kendisine gereken cihazı yarın ulaştırıyor olacağım.. Ayrıca sonraki iki gün soluksuz uyuyacağım. Eşim evi terk etmiş...
Dördüncü güne uyanıyorum, haberlerde Senzlekes’in başkanının vardığı söyleniyor; kameralara
bağlanıyorum ve etrafı gözetliyorum. Rinn büyük bir iş becermiş. Geriye sadece beklemek kalıyor.
(Senzlekes’in başkanı makam aracından iniyor) Onu görüyorum, sen de görüyorsun değil mi Rinn? “Borcumu ne zaman ödeyeceksin ve verdiğin cihaz ne?”. Sen sadece televizyona kilitlen, az sonra görsel bir şölen yaşanacak… (O sırada bir televizyon kanalı spikeri konuşuyor) “Sayın Senzlekes’in başkanı ülkemizde, bu büyük an tüm dünya barışı için önem arz etmektedir. Anca… VURULDU! Senzlekes’in başkanı şu anda olay yerine vuruldu! Kimin vurduğunu bilemiyoruz!
Kafasından ve vücudundan vuruldu! Şu an tüm dünya ayakta!..” Senzlekes artık bir askeri darbeye hazır sanki, değil mi Rinn? “Dostum sen tam bir manyaksın…” (O sırada Paanz arar)
“Görev tamamlandı dostum, görev tamamlandı. Geleceğimiz artık bir tehtitle yüzleşmeyecek. Sen bunu başardın, sen bunu başardın ve bunu tarihe yazmış oldun. Artık benim de bir işim var. Bu işleri bırakıyorum. Kimse ismini bilmeyecek ama… Hatta insanlar sana lanet okuyacak,
bulunduğun an kelleni uçurmaya hazır olacaklar ama hiçbir zaman seni bulamayacaklar. Bu insanların hayatlarını kurtardın, tek bir diktatörün ölümü dünya ulusunu kurtardı. Artık böyle bir şifreleme yok! Siyah kağıtları yakabilirsin. Sadece zihninde kalmalı… Bunlar bir nükleer bombadan büyük etki bırakır. Bırak önceden programlanmış yerleri patlatsınlar. Uzun bir yolculuk oldu çünkü şifreleme uzmanlık ve sabır gerektiren bir alan. Bazılarının çözülmesi tarihimizi de, geleceğimizi de değiştirdi. Bazılarında sonsuz ihtimal bulunurken tek bir bilgi ihtimalleri tanelere indirdi. Değil mi Gech? Artık kitabın hazır. Kafalarına roketler patlamasına sen engel oldun. Artık ismini de biliyorlar değil mi? Artık bu kısa ‘masalı’ okuyabilirler. Bunu masal diye yaftalayanları da sen kurtardın. Keşke kurtarmasaymışsın mı demeliyim? Her neyse, seninle tanışmak büyük bir şerefti, Gech.
~Saygılarımla, Hiç Görmediğin Baban”